Cevdet Yılmaz’ın enflasyonla mücadelede çok yönlü stratejisi ve 2027 hedefleriyle ekonomi gündemini etkileyen öne çıkan analiz.

Ekonomi gündeminde konuşulanlar arasında en önemli konu başlıklarından biri olan enflasyon, kapsamlı bir yaklaşım gerektiriyor. Yılmaz’a göre sosyal adalet ve büyüme dengelenerek ilerlenmeli; dış politika ise aktif bir şekilde yönetilmeli. Enflasyonu adım adım düşürme hedefine odaklanıyoruz; 2024 itibarıyla %44 düzeyinden, bu yıl yaklaşık %30 civarında bir düşüş bekliyoruz. Yarın açıklanacak rakamlar netlik kazanacak.
ENFLASYONDA 2027 HEDEFİ YENİDEN TEK HANE ibaresiyle devam eden açıklamalarda, hedeflerin ana hatları şu şekilde özetleniyor: 2026 yılında enflasyonun %20’nin altında, 2027’de ise yeniden tek haneli rakamlara inmesi planlanıyor. Programımız bu yönlü bir yol haritasını kapsıyor. Temel mal kalemlerinde bu hedeflere doğru ilerliyoruz; hizmetler ise bir süre daha geriden gelebilir. Özellikle kira, eğitim gibi kalemlerde dengeyi sağlamak için bütüncül bir politika uyguluyoruz. Üç ana sütuna dayanan bir programımız var: para politikası, maliye politikası ve yapısal dönüşümler. Bu süreçte depremden etkilenen harcamalar bile mali disiplinden taviz vermeden yürütülüyor. Bu kadar büyük rakamlar ekonomiyi sarsabilir; ancak etkileri zaman içinde belirir. 2025 bütçesinde sapma yok; konutlar, yollar, okullar ve altyapı yatırımlarıyla ilgili yatırımlar sürüyor.
ÜÇÜNCÜ AYAĞA vurgu yaparken Arz odaklı politikaların önemine dikkat çekiyoruz. Gıda ve konut kalemleri özellikle öne çıkıyor. Enflasyon konusunda kararlıyız ve şu anda bir süreç başlamış durumda. Eylül ayında beklentinin üzerinde bir rakam görüldü; bu geçici bir durum olarak değerlendiriliyor. “DÜNYA ESKİ DÜNYA DEĞİL” söylemiyle büyük resmi görmek gerektiğini belirtiyor. Enflasyon aşağı yönlü eğilimini sürdürmeye devam edecek; vatandaşlarımız hizmet sektörü dahil pek çok alanda bu düşüşü hissedecek.
Dünya genelinde tarife tartışmaları ve belirsizliğin arttığı bir dönemde, Türkiye ekonomisi siyasi istikrarı ve öngörülebilir politikalarıyla olumlu bir konum sergiliyor. Ukrayna-Rusya ve İsrail-İran çatışmaları gibi bölgelerdeki gerilimler, küresel belirsizliği artırsa da Türkiye için tüketici ve üretici dengesini koruyan bir tablo ortaya konuyor. Emeğin milli gelirden aldığı pay geçen yıl %39 olarak kaydedildi; 2025’in ilk yarısında bu pay %35,9’a yükselerek tarihimizin en üst noktasına ulaştı.