Boşanma dava süreleri, uzun yargılama süreçlerinin psikolojik etkileri ve etkili başa çıkma önerileriyle farkındalık kazanın.
Türkiye’de boşanmaların sayısındaki artışa karşılık, davaların sonuçlanma süresi giderek uzuyor. TÜİK verilerine göre son dönemde boşanma oranları yükselse de, mahkeme yoğunluğu ve iş yükü nedeniyle kararların verilmesi ortalama olarak birkaç yılı bulabiliyor. Uzun yargı süreleri yalnızca hukuki bir mesele olmayıp, tarafların yaşamlarını ve psikolojik dengelerini de önemli ölçüde etkiliyor.
6 yıldan uzun süren bir süreç örneğinde Avukat Canan Atabay, 2015’te açılan bir davanın altı yıldan fazlasını bulduğunu ve kararların tebliğ edilmesi sürecinin de uzun yıllar sürdüğünü dile getiriyor. AYM kararlarıysa genellikle daha da uzun zaman alabiliyor. Böyle vakalarda boşanma kararının tebliğ edilmesi dahi yıllara yayılabiliyor. Bu tür gecikmelerin temelinde yeterli sayıda aile mahkemesi olmaması, hakimlerin ihtisaslaşmaması ve yalnızca aile davalarına bakan uzman hakim eksikliği gibi yapısal sorunlar gösteriliyor. Ayrıca mahkeme talep süreçlerinde kalem personeli yetersizliği ve duruşmalar arasındaki uzun zaman aralıkları da davaları uzatıyor.
Çekişmeli davalarda görünüm ise nafaka, mal paylaşımı ve velayet tartışmalarının çoğu kez uzun sürmesine yol açıyor. Sürecin uzaması, taraflar için sadece mali yük anlamına gelmiyor; özellikle kadınlar için ekonomik bağımsızlığını kaybetme riski ve yoksulluk nafakasına mahkum olma gibi sonuçlar doğurabiliyor. Nafaka ve velayet üzerinde süregelen tartışmalar, davaların yıllara yayılmasına katkıda bulunuyor.
Belirsizlik yükü en ağır etken olarak öne çıkan psikolojik etkiler ise belirsizlik, endişe ve kontrol kaybı hissinin artması şeklinde ortaya çıkıyor. Psikolojik açıdan, dava süreci uzadıkça kaygı bozuklukları, depresyon ve uyku sorunları gibi belirtilerde artış gözlenebiliyor. Uzayan süreçler, hem yetişkinlerin hem de çocukların ruh sağlığını olumsuz etkiliyor; çocuklar için suçluluk duygusu, terk edilme korkusu ve davranış problemleri tetiklenebiliyor. Araştırmalar, davalar sonuçlandığında ruhsal belirtilerin belirgin biçimde hafiflediğini gösterse de, sürecin ne kadar uzun olduğuna bağlı olarak iyileşme gecikiyor.
Toplumsal ve aile içi etkiler açısından bakıldığında, uzun süren boşanma davaları sadece bireyleri değil, aile dinamiklerini ve sosyal ilişkileri de zorluyor. Özellikle taraflar arasındaki çatışmaların çocuklar üzerinde yarattığı psikolojik travmalar, okul başarısı ve davranışlarda olumsuzluklar şeklinde kendini gösterebiliyor. Bu nedenle, davaların makul sürede sonuçlandırılması hem adaletin yerine getirilmesi hem de toplumsal iyileşme açısından kritik olarak değerlendiriliyor.