Bu yazıda da biz,
hikâyenizin bir parçasıyız, sadece bir parça.
Siz, çok daha fazlasısınız.
Hikayeniz henüz bitmedi, devam ediyor;
hikayeniz asıl şimdi başlıyor…
Mesela yetersizlik duygusu derinleşir! Çocuk için baba, kendine inanmayı ve özüne güvenmeyi öğrenmenin temel figürüdür. Bu temel yardım ya eksikse; yıkıcı eleştiriyorsa, yapılanı yeterli bulmuyor, takdir etmiyor ve daha fazlasını istiyorsa veya ilgisiz, bilgisiz ve sevgisizse; bir zaman sonra çocuk ‘demek ki yetmiyorum, yetersizim, babamın gözüne giremiyorum, yeterince iyi değilim…’ şeklinde düşünmeye başlar.
Mesela otoriteyle sağlıklı ilişki kuramaz! Baba çocuğun hayatında ilk kural koyucu, sınır belirleyici ve düzen sağlayıcıdır. Baba bu görevi yaparken gereğinden ya fazla baskıcı yahut aşırı özgürlükçü veyahut baba hiç ortada yoksa çocuk dış dünyayla sağlıklı bir ilişki kuramaz, otorite algısı gelişmez, kör, sağır ve bodur kalır. Çocuk bu durumda ya tüm kurallara ‘hayır’ diyen, otoriteye karşı çıkan, isyan eden, çatışan, kavga eden ya da aşırı uyumlu, her şeye ‘evet ‘diyen, boyun eğen, sinen, ezik bir kişi olur. Her iki durumda kişi sınır koymakta, düzen oluşturmakta, sağlıklı ilişki kurmakta, kendi duruşunu geliştirmekte fazla zorlanacaktır.
Mesela hayat güvensiz ve ulaşılamaz hisseder! Babanın dış dünyayı temsil ettiği şu hayatta, babasını sürekli gözlemleyen çocuk hayatı ‘adalet, şecaat, iffet, hikmet’ gibi temel değerler ve ‘dürüstlük, yardımseverlik, sabır, adabımuaşeret’ gibi temel ahlaki davranışlar açısından değerlendirecektir. Fakat baba duygusal ve zihinsel olarak ortada yoksa çocuk, ‘hayat çok zor ve tek başınayım, kendimi koruyamayacak kadar da çok küçüğüm; bir şeylere ulaşmak çok tehlikeli olabilir…’ şeklinde hissedebilir. Gerçeklikten kopmuş bir çocuğun gözünde dünya yabancı, belirsiz, tarifsiz, zor, mesafeli, meçhul ve dolayısıyla çok tehlikeli görülür.
Babasıyla ne ruhsal ne zihinsel ne duygusal ne de bedensel bir temas kuramayan, az kuran yahut sağlıksız kuran çocuklar büyüdüğünde şöyle bir ikilemde kalır: Ya hep onu gören, takdir eden, yön veren, sınır koyan bir baba figürü arar ya da ben kendime yeterim diyerek herkesten uzaklaşır. Ancak her iki durumda da görülme, kabul edilme, değerli hissetme ihtiyacı tamamıyla aynıdır. Ve bu ihtiyaç içerden yahut dışardan babadan yahut babaya yakın bir figürden sağlıklı bir yolla karşılanmadıkça, kişi ya aşırı mücadeleci yahut derin bir boşlukta kalır, yaşamın kıyısına eğreti tutunur.
O gün henüz hem ruhen ve zihnen hem kalben ve bedenen büyüyememişken ‘yetersizim’ diyen o iç sesiniz hala oralarda bir yerlerdeyse, ona; ‘sen varsın, sen değerlisin ve artık kendi yanında kendin durabilirsin; seviliyorsun, güçlüsün, güvendesin, yeterlisin…’ de. Şimdi tam o an, de artık!
…
Ya siz? Siz babanızdan, dedelerinizden, yakın ve uzak akrabalarınızın erkelerinden ne miras aldınız ve çocuğunuza ne miras bırakıyorsunuz? Kimi baba; çocuğuna ilgi, sevgi, bilgi, ahlak, dürüstlük, hakkaniyet, liderlik, adamlık; kısaca insanlığı miras bırakır. Kimi baba; çocuğuna kin, nefret, öfke, dert, keder, enkaz; özetle mutsuzluğu miras bırakır. Kimi baba da dünyalık, mal mülk, mevki makam, para, pul bırakır…
Lakin babanın sağlıklı ilgisinden, dengeli sevgisinden, derin bilgisinden mahrum büyütülen her çocuğu, hiçbir dünyalık miras mutlu edemez, huzur da veremez. Çünkü çocukluğunda sevgiyi kaşıktan yalayamayanlar erkekler, büyüdüklerinde muhtaç oldukları sevgiyi iki ucu keskin bıçaktan yalamak zorunda kalırlar. Bu nedenledir ki babanın aldığı miras da bırakacağı miras da iki ucu keskin bıçak gibidir; yetiştirdiği çocuğa ya saadet ve huzur verir yahut dert, elem ve keder verir. Neyi miras almışsanız üzerine katarak çocuklarınıza onu miras bırakıyorsunuz.
Düşünsenize miras aldığınız şeyleri yeniden ‘iyilik, güzellik, doğruluk’ eleğinden geçirip, üzerine ‘daha iyi, daha güzel, daha doğru’ her şeyden katarak sizden sonrakilere cennete götürecek bir miras bırakıyorsunuz!
Sahi çocuğunuza neyi miras bırakmayı hedefliyorsunuz?
Bu yazıda da biz, hikâyenizin bir parçasıyız, sadece bir parça. Siz, çok daha fazlasısınız. Hikayeniz henüz bitmedi, devam ediyor; hikayeniz asıl şimdi başlıyor. En güzel hikâyeyi sizin yazacağınıza en kalbi duygularımızla inanıyoruz. Sizi seviyoruz.