Anadolu’nun zengin bitki mirası ve sanatla buluşmasıyla doğal güzellikler ve kültürel zenginlikler keşfediliyor. Eşsiz bitki çeşitleri ve sanat eserleri burada.
Seray Şahinler’in hazırladığı ve SALT Beyoğlu’nda görülebilecek sergi, Anadolu’nun zengin bitki çeşitliliğini ve bu bitkilerin insan yaşamındaki yerini sanat ve bilim perspektifinden keşfe davet ediyor. Sergi, Anadolu’nun kendine özgü coğrafyasında binlerce yıldır var olan, kültürler ve geleneklerle iç içe geçmiş bitki türlerinin görsel ve bilimsel kaydını tutuyor.
Burada, Kebere, termiye, hodan, koşkoz, çevgen, peynir sirmosu, tembel soğan gibi yerel isimlerle anılan pek çok bitki, farklı tatlar, kokular ve renklerle sergileniyor. Türkiye, yaklaşık 12 bin bitki türüne ev sahipliği yaparken, bunların üçte biri endemik, yani sadece bu topraklara özgüdür. Avrupa kıtasında toplam 12 bin bitki türü bulunurken, Anadolu’da her 10 günde bir yeni bir bitki keşfediliyor. Bu zenginlik, tarım ve gıda alanındaki gen merkezleriyle de dünya açısından büyük bir öneme sahiptir.
2019’dan itibaren Flora Araştırmaları Derneği’nin Bitki Ressamları Komitesi tarafından hayata geçirilen sergi, Anadolu’nun bitki çeşitliliğine ilişkin görsel ve bilimsel bir arşiv oluşturmayı amaçlıyor. Sergi kapsamında, Türkiye’den 47 farklı ressamın 80 eseri, Anadolu’nun doğaya ve kültürel mirasına dair anlatımlarını ortaya koyuyor. Ressamların detaylı gözlemlerle çizdikleri bu çalışmalar, Anadolu’nun renk, doku, tat ve kokusunu yansıtan görsel birer belge haline geliyor.
İklim krizine ve sürdürülebilirliğe dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirilen sergide, bitkilerin isimleri, doğal halleri ve sanat eserlerine dönüşme süreçleri karekodlar aracılığıyla ziyaretçilere sunuluyor. Her bir renk ve detay, Anadolu’nun kültürel ve doğal hafızasına saygıyı temsil ediyor.
Sergi, yalnızca estetik bir deneyim değil, aynı zamanda iklim değişikliği, endüstriyel tarım ve biyolojik çeşitlilik tehditlerine karşı bir uyarı niteliğinde. Yerel bitki türlerinin, tarımsal biyolojik mirasın ve geleneksel koruma yöntemlerinin önemi vurgulanıyor. Bu zengin mirasın korunması ve gelecek nesillere aktarılması büyük bir sorumluluk olarak görülüyor.
Her biri Anadolu’ya özgü, yerfıstığı, bağbamyası, sarıçiriş, pancar, keçiboynuzu, eşekdikeni, portakal, limon, muşmula, alıç ve safran gibi bitki türleri, doğal ortamlarıyla birlikte sergide yer alıyor. Ayrıca, duyduk, duymadık, gıda ve şifa amaçlı kullanılan pek çok bitki de bu doğal ve kültürel zenginliğin parçası olarak öne çıkıyor.
Bitki ressamlığının kökenleri Antik Çağ’a kadar uzanır. M.Ö. 1. yüzyılda Dioskurides’in “De materia medica” adlı eseri, tıbbi bitkilere odaklanan ilk önemli bilimsel belgelerden biridir. Orta Çağ’da keşişler ve hekimler tarafından hazırlanan herbaryumlar, bitki ressamlığını sürdürürken, 17. ve 18. yüzyıllarda coğrafi keşifler ve yeni dünyaların keşfiyle bu sanat altın çağını yaşadı. 19. yüzyılda ise fotoğrafın icadıyla birlikte botanik biliminin görsel hafızası daha kalıcı hale geldi ve modern çağda dijital ortamlar bu mirası daha erişilebilir kıldı.
Günümüzde, Anadolu’nun zengin bitki çeşitliliği ve geleneksel bilgileri, sanat ve bilim alanlarının ortak çabasıyla yaşatılıyor ve gelecek nesillere aktarılıyor.