ABD’nin Suriye planında yeni model: Bölgede yarı özerklik ve merkezi yetki dengelemesiyle kriz zekice ele alınıyor.
Düne kadar Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunan ve yeni yönetime destek mesajları veren ABD’den sürpriz bir yaklaşım geldi. Washington Post’ta yer alan habere göre, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, Suriye için ufukta yeni bir yapısal model önerdi. Barrack, “Bir federasyon değil ama onun biraz altında, herkesin kendi bütünlüğünü, kendi kültürünü, kendi dilini korumasına olanak tanıyan ve İslamcılık tehdidi olmayan bir yapı düşünecek olmalıyız” diye konuştu. Uzmanlar, Barrack’ın “federasyon altı” olarak nitelendirdiği bu taslağın, Ahmed Şara yönetiminden bağımsız olarak Türkiye ve bölge ülkelerince kabul edilmesinin güç olduğunu ifade ediyorlar.
“Türkiye buna izin vermez” diye özetlenen perspektifte, Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, ABD’nin kuzeydoğusundaki varlığını sürdürdüğünü ve DAEŞ konusundaki yaklaşımını değiştirmediğini belirtiyor. Bölgede yaklaşık 50 bin eğitimli ve silahlandırılmış unsurun bulunduğunu ve bunların yalnızca yüzde 15’inin Suriyeli olduğuna dikkat çekiyor. Geri kalanlar farklı ülkelerden gelenler. Bu durum, bölgenin yeniden şekillendirilmesi halinde önemli bir yük doğurur ve çözümün ABD’nin inisiyatifinde olması gerektiğini ifade eder. Türkiye’nin ise buna “bunu yapamazsın” diye karşı çıkması muhtemeldir; çünkü yarı özerklik dahi merkezi otoritenin zayıflamasına yol açacaktır. Barışın sürdürülmesi için merkezi otoritenin ve seçimle demokrasinin birleşmesi gerekliliği vurgulanıyor.
“Anayasa komisyonu karar verecek” konumunda olan uzmanlar, ABD’nin Suriye’yi bölünmekten alıkoyma konusunda önceki konumundan tamamen vazgeçmediğini, ancak ademi merkeziyetçi bir yaklaşımın yöneliminde kayma olduğunu belirtiyorlar. Özkızılcık, merkezsiz yönetim vizyonunun Suriye için federasyon benzeri sonuçları doğurabileceğini savunuyor ve bunun Türkiye için de caydırıcı sonuçlar doğuracağını ifade ediyor. Suriye Meclisi’nin ileride oluşacak anayasa komisyonunun bu konudaki kararını belirleyeceğini vurguluyorlar.
“İsrail baskısı ve Trump’ın tercihi” konusunda ANKASAM Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Netanyahu’nun Dürziler ile Fırat’ın doğusundaki PYD/YPG/SDG üzerinden bölünmeyi sürdürme amacını koruduğunu, ancak ABD’yi bu yönde sıkıştırmaya çalıştığını belirtiyor. İsrail’in çıkarlarını merkeze alan bir politika ise ABD’yi hem bölgesel hem küresel ölçekte zor durumda bırakabilir. Barrack ve hamlelerin arkasında bir “orta yol formülü” arayışı olduğuna dikkat çekiliyor. Bu yaklaşım, etnik ve mezhepsel grupların entegrasyonu üzerinden yarı özerk bir yapı öngörüyor ve ABD’nin kararında belirleyici bir rol oynaması gerektiğini savunuyor. Türkiye’nin bu öneriyi kabul etmesi beklenemez; Ankara, yeni Orta Doğu Jeopolitiği bağlamında ABD’nin taahhütlerinin arkasında durmasını talep edecektir.