ABD’nin İran’daki derin yeraltı tesislerine yönelik operasyonlar ve yeni nesil sığınak kırıcı teknolojiler hakkında detaylar ve analizler.
Amerika Birleşik Devletleri’nin İran’ın yer altına inşa edilmiş ve yüksek güvenlik önlemleriyle korunan nükleer tesislerine yönelik gerçekleştirdiği “Midnight Hammer” operasyonu, uluslararası savunma ve askeri stratejilerde yeni bir dönemi simgeliyor. Bu operasyon kapsamında, ilk defa kullanılan ve dünya genelinde büyük yankı uyandıran Massive Ordnance Penetrator (MOP) adlı devasa sığınak delici bomba, savaş teknolojilerinde devrim yaratmış durumda. Bu mühimmat, takma adıyla “Dağları Delen Bomba” olarak da biliniyor ve yaklaşık 30.000 pound (13.600 kg) ağırlığında, gelişmiş hassas güdüm sistemleriyle donatılmış bir konvansiyonel silah olarak dikkat çekiyor.
Sadece B-2 Spirit gibi yüksek teknolojiye sahip bombardıman uçaklarıyla taşınabilen bu dev bomba, dünyanın en büyük ve en güçlü konvansiyonel mühimmatlarından biri olma özelliği taşıyor. ABD ve İsrail, özellikle İran’ın Fordo ve Natanz gibi yer altı nükleer tesislerini hedef alarak, bu teknolojinin savaş alanındaki etkisini göstermiş oldular. Bu mühimmat, GPS ve jiroskopik güdüm sistemleri sayesinde, yer altına nüfuz ederek hedefi tam anlamıyla yok etme kapasitesine sahip.
ABD’nin bu gelişmiş teknolojisi yalnızca kendi envanterinde bulunuyor. İsrail ise bu kadar derin ve etkili hedeflere ulaşabilen kapasiteye şu anda sahip değil. Rusya ise, yaklaşık 15-20 metre derinliğe kadar nüfuz edebilen ve gelişmiş silah sistemleriyle donatılmış çeşitli mühimmatlara sahip. Bu durum, küresel askeri dengelerde yeni bir boyut kazandırıyor.
Gelişen silah teknolojilerinin, yer altı sığınaklarının güvenlik seviyesini ciddi anlamda zayıflattığına dikkat çeken uzmanlar, bu alandaki yeni gelişmeleri şöyle değerlendiriyorlar:
“Artık hiçbir yerin tam anlamıyla güvende olduğunu söylemek yanlış olur. Çünkü sığınak delici mühimmatların etkisi, arazi yapısına, kullanılan betonun kalitesine ve iç donatısına göre değişiklik gösteriyor. Askeri camiada genellikle bu mühimmatların etkisi abartılarak anlatılmakta; çünkü bu, büyük bir pazar ve yüksek kar getiren bir teknoloji. Örneğin, 60 metreye kadar derinliğe nüfuz edebildiği iddia edilen bombaların gerçek performansını tam anlamak zor.” diyerek, uzmanlar bu konuda dikkat edilmesi gereken noktaları vurguluyorlar.
Uzmanlar, “Kullandıkları beton özelliklerine göre, delme derinliği 8 metreye kadar düşebilir” diye ekliyorlar. Bu nedenle, “sığınak delici bombaların güvenlik seviyesini kökten değiştirdiği” iddiası yerine, bu teknolojinin belli sınırlar içinde etkili olabildiği görüşü daha gerçekçi gözüküyor.
Kapadokya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şafak Oğuz, bu konuya ilişkin detaylı analizler yaparak, İsrail ve İran’ın sahip olduğu silah ve teknolojileri kıyaslıyor:
Prof. Dr. Şafak Oğuz’a göre, yer altı hedeflerine yönelik saldırı kabiliyeti, kullanılan mühimmatın derinlik penetrasyon kapasitesiyle doğrudan bağlantılıdır. Rusya’nın ise, 3-5 metre derinliğe nüfuz edebilen KAB-1500 ve BETAB serisi mühimmatları bulunuyor. Ayrıca, çeşitli kaynaklara göre Rusya, 15-20 metre mesafeye kadar nüfuz edebilen gelişmiş silah sistemlerine de sahip. Bu mesafeler, mühimmatın kullanıldığı zemin ve hedefin yapısına göre değişkenlik gösteriyor.
Uzmanlar, ülkelerin bu alandaki güç ve kapasite seviyelerini şu şekilde sıralıyor:
Gelişmiş sığınak delici teknolojilerinin ortaya çıkması, dünya genelinde sığınaklara yönelik güvenlik anlayışını köklü biçimde değiştirdi. ABD, bu alandaki teknolojik üstünlüğüyle, en güçlü ve etkili sığınak delici mühimmatlara sahip olarak öne çıkıyor. İsrail ve Rusya ise, bu teknolojilerin gelişimini yakından takip ederek, kendi savunma sistemlerini güçlendirmeye devam ediyorlar. Ancak, uzmanlar bu tür gelişmelerin, savaş taktikleri ve savunma stratejilerinde köklü değişiklikler gerektirdiğine dikkat çekiyorlar.