ABD-Türkiye arasındaki stratejik nükleer işbirliği ve SMR gelişmelerini ele alan kapsamlı analiz: güvenlik, enerji ve teknolojik işbirliği odaklı öngörüler.
Türkiye ile ABD arasındaki temaslar çerçevesinde, nükleer enerji alanında heyecan verici bir işbirliği süreci başlatıldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Stratejik Sivil Nükleer İşbirliği Mutabakat Zaptı imzalanmasıyla iki ülkenin karşılıklı fayda sağlayacak ortaklık yolunda önemli bir adım attığını belirtti. Güçlü ve ortak fayda odaklı bir vizyon ile liderlerin huzurunda gerçekleştirilen bu imza, gelecekteki ortak çalışmalar için bir temel oluşturdu.
Daha uygun maliyetli ve esnek enerji üretim teknolojileri kapsamında, geleneksel santrallerin önüne geçmesi hedeflenen küçük modüler reaktörler (SMR) gündeme geliyor. ABD ile Türkiye arasında önceki görüşmelerde de gündeme gelen SMR’ler, birim başına 300 MW’a kadar kapasite sunarak daha kısa sürede kurulum ve kurulum maliyetlerinde avantaj sağlıyor. Bu sayede, daha küçük alanlara uygun, hızlı kurulum ve ölçeklenebilirlik özellikleriyle enerji ihtiyacına hızlı cevap verebilen bir ağ kurulması planlanıyor.
Mevcut durumda SMR’ler için yasa çalışmalarının yeni dönemde TBMM’ye sunulması hedefleniyor ve Akkuyu santralinde Rusya ile kurulan mevcut iş modeli örnek olarak değerlendiriliyor. Yerli üretimin teşvik edildiği bir ortamda, SMR projelerine yerli sanayinin dahil edilmesi için özel mekanizmaların tasarlanması öngörülüyor.
Ülkeler arası nükleer güç hedefleri genişliyor Türkiye’nin büyük ölçekli santral projelerinin yanında, Sinop ve Trakya’da planlanan ek nükleer santral projeleri için hazırlıklar sürüyor. 2035’e kadar 7 gigavat hedefiyle ilerleyen planlarda, SMR’lerle entegrasyon sayesinde toplam kapasitenin 2050’ye kadar 20 gigavata yükselmesi amaçlanıyor.
Diğer yanda, IKBY sınırında bulunan petrol sahalarının Türkiye’ye ulaştırılmasıyla enerji tedarik Zinciri güçlendiriliyor. Irak-Türkiye Boru Hattı üzerinden petrol sevkiyatı, 2023 yılında alınan Uluslararası Tahkim Mahkemesi kararının ardından durdurulmuştu; yeni anlaşmayla birlikte yaklaşık iki buçuk yıllık aranın ardından sevkiyat yeniden başlayacak. Bu adımlar, enerji alanında güvenilirlik ve istikrar arayışını sürdürüyor.