İNSAN, EKRAN VE İMZA; NE ALAKA?
“Çocuk eğitimi, anne babalara ve
çevreye bırakılamayacak kadar
ciddi bir iştir“,
“din eğitimi, anne babalara, çevreye
ve din adamlarına bırakılamayacak kadar
ciddi bir iştir“
Bir insanda suç geni olabilir, suç işlemeye yatkın da olabilir. Ancak aldığı eğitim ve içinde bulunduğu çevre o insanı iyi bir cerrah ve iyi bir yönetici yapar, iyi bir asker ve iyi bir lider yapar. Mesele elindeki bıçağı nasıl kullanacağıyla ilgilidir, ekmeği doğrar insanları da besleyebilir, insanı doğrar hayvanları da besleyebilir. Her insan hastalığa yatkın doğar ancak çevrenin etkisiyle nasıl okunacağı yahut okunmayacağı kişinin tercihine, yani kaderine bağlıdır. Kimin hangi genle doğmasından ziyade hangi genlerin okunması daha önemlidir. Tavşan ve kaplumbağa bir yarışa girse kim kazanır? Tavşan. Fakat geniyle birlikte eğitim ve çevrenin etkisiyle kaplumbağa emek ve çaba sarfederek tavşanı geçebilir. “İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder” (Necm; 53/39) buyurulması bundandır. Tavşan genlerindeki potansiyeli, aldığı eğitim ve bulunduğu çevrede okuyamadığından yarışı kaybetmiştir. Çünkü bir ailenin çocuğunu yetiştirme tarzı genlerinin okumasıyla ilgilidir. Kaç genle doğduğundan ziyade kaç geni okuyup açığa çıkardığın daha önemlidir.
Herkesin yakın çevresi ekran olmuş, sanal medya olmuş, cep telefonu olmuş. İyi insanlar yetiştirmek ve toplumda suçu önlemek istiyorsanız sosyal medyayı kökten yasaklamanız gerekiyor. Artık dünya akıllı devletler işin ciddiyeti fark ettiler ve yasaklamaya başladılar. Sağlam doğan çocukları anne babaları ekranla sakatlıyor, fıtratları bozuluyor. Daha rahat olmak ve konforumuzu artırmak için ellerine verilen ekranlar çocukların ruhunu, zihnini, duygularını ve hatta bedenlerini sakatlıyor.
Anneler eski anne değil, babalar eski baba değil, eğitim eski eğitim değil, çevre eski çevre değil; dolaysıyla çocuklarda eski çocuklar değil. Bütün bu değişimler çocuklarda genlerin okunmasını bulunduğu ortama göre olumlu yahut olumsuz değiştiriyor. Yediğin, içtiğin, gezdiğin, gördüğün, işittiğin her şey doğal yapıyı etkiliyor. Mesela stres ve iltihap, çocuklarda içine kapanmayı ve kendi kendine yetmeyi öğreten bir geni ortaya çıkartıyor. Eskiden anneler çocuğun cinsiyetini doğunca öğreniyordu şimdi anneler belirdiğinde öğrenince bir telaşa başlıyor. Annenin yaşadığını bebekte karnında yaşıyor. Mesela otizmliler içine kapanmış asosyal çocuklar ve bu çocukların anneleri de öyle; günün büyük bir kısmında ekrana kilitlenmiş kadınlar, babalar… Çevre ne ise çocuklar da öyle doğuyor, öyle büyüyor, öyle oluyor, öyle ölüyor işte.
Charles de Gaulle’ye atfedilen “Siyaset, siyasilere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir“ sözünü genelleyerek “Çocuk eğitimi, anne babalara ve çevreye bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir“, “din eğitimi, anne babalara, çevreye ve din adamlarına bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir” diyebiliriz. Çünkü Türkiye’mizin ve dünyanın geleceği olan çocuklar değerlidir, kıymetlidir. Çocukları devlet, devlet aklıyla yetiştirmelidir. Anayasamızda buna farklı betimlemelerle de yer verilmiştir. Genetik kabiliyetleri doğrultusunda çocuklara çevresel sorumluluklar verilmelidir. Eğitim ve çevre ortamı ne çocuğa ne ailesine bırakılmalıdır. Kadim devlet aklıyla yüz yıl, bin yıl sonrasına etki edecek bir planlamayla eğitim ve çevre düzenlemesinin yapılması bugün için en acil öncelikli görevdir. Rusya bir zamanlar bunu yapıyordu ve hala egemen devletlerde kritik görevler için adamlar yetiştiriliyor. Sosyal medya çocukların gen yapısını değiştiriyor. Ne istiyorsanız öyle olursunuz. Ne istediğimiz bir kadim devlet aklıyla, Anadolu irfanıyla, vahiy hakikatiyle yazılmalıdır ve derhal hayata geçirilmelidir. Bu kadar özgürlük çok fazla, bir felakete gidiyoruz milletçe. Dur, dur de, felakete giden bu gidişe milletçe ‘dur’ deme mecburiyetindeyiz artık. Önceden suç saklanıyordu, şimdi canlı yayınla ifşa ediliyor. Dünya çiş kokuyor, her tarafı fare bastı. Uyan, uyandır ve kalkıp birlikte iyi ve güzele doğru yürüyelim birlikte. Yoksa ‘… aşağıdan yukarıdan yolun sonu görünüyor…’
İnsanların vicdanları kendilerine bırakılamayacak kadar zayıf. Bundan dolayıdır ki insanın ilahi bir rehbere, ilim, hikmet ve irfan sahibi bir dosta ihtiyacı var. Bir insan bir insana teslim edilemez. Masum bir çocuğun bakım ve eğitimi vicdanı zayıf insanlara bırakılabilir mi? İmza yaşı ve imza atma yetkisi gözden geçirilmelidir ve şartlara göre yeniden düzenlenmelidir. Evlenme ve çocuk sahibi olma yaşı kesinlikle yükseltilmelidir. Evlenme ve çocuk sahibi olma bir olgunluk kriterine bağlanmalıdır. Özgürlüğün ve sorumluluğun olgunluğuna ulaşmış olanlar sade bir törenle evlendirilmelidir, bakabileceği olgunluğa ulaştığında çocuk sahibi olmalıdırlar.
İmza kutsal bir yazıdır ya bir şeyi başlatır yahut bitirir; ruhen de zihnen de kalben de her şey biter ve yeni bir şey başlar. İmza her şeyi somutlaştırır, netleştirir ve açık hale getirir. Bir imza ile başladığın yahut bitirdiğin şeyin kendinde, ailende, ülkende ve şu dünyada ne değiştirdiğini tüm yönleriyle düşünmen ve sorumluluğunu tüm yönleriyle alman gerekir. Bu sorumluluğu alabilecek ve bu özgürlüğü doğru kullanabilecek olgunluktaysan kafa rahattır, beden rahattır ve işine tam odaklanırsın. Ancak evlilikler neşeli ve kolay başlarken acıtarak devam ediyor ve çok zor bitiyor. İnsan belediyeye gidip evleniyor fakat mahkemede boşanıyor. Başladığı ile bittiği yer farklı oluyor evlikte. Her şeyi kökten başlatıyor imza ve imza her şeyi kökten bitiriyor. Ve sonra kendine, ailene, ülkene ve dünyaya bıraktıklarınla tek başına kalıyorsun. Ancak tek başına kaldığında büyüyorsun.
Her şeye rağmen daha yaşanabilir güzel bir dünya inşa etmek için masum bir çocuk, bilge bir öğretmen, güzel bir kalem ve kutsal bir kitap! Yetmez mi?
Ne der Arif Nihat Asya;
…
Bizde ayrı sayılmaz bir kitap, bir mihraptan
Ki uğuldar kubbemiz “Oku” diyen hitaptan.
…