DOLAR
39,1145
EURO
44,3334
ALTIN
4.153,23
BIST
9.194,49
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
24°C
İstanbul
24°C
Hafif Yağmurlu
Cuma Parçalı Bulutlu
23°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
20°C
Pazar Az Bulutlu
24°C
Pazartesi Az Bulutlu
25°C

50 Yaş Sonrası Omurga Kanalı Darlığı ve Güncel Yaklaşımlar

50 yaş sonrası omurga kanal darlığı hakkında güncel bilgiler, tedavi yöntemleri ve yaşam kalitenizi artıran yaklaşımlar burada. Sağlıklı bir yaşam için detaylar.

50 Yaş Sonrası Omurga Kanalı Darlığı ve Güncel Yaklaşımlar
28.05.2025 00:48
A+
A-

50 yaş sonrası ortaya çıkan omurga kanal darlığı: Toplumsal farkındalık ve tedavi

Son yıllarda ülkemizde omurga kanal darlığı hastalığının görülme sıklığı önemli ölçüde artmış olsa da, toplumda bu hastalık hakkında bilinç seviyesinin düşük olması, tanı ve tedavi süreçlerini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halit Çavuşoğlu, bu duruma dikkat çekerek, özellikle 50 yaş ve sonrasında kendini gösterebilen bu hastalığın, genellikle 60-70 yaşlar arasında en sık rastlandığını ifade ediyor.

Prof. Çavuşoğlu, hastalık belirtlerini şu şekilde açıklıyor: “Sokakta yürüyüş yaparken yol kenarında durup, bel ve bacaklarındaki ağrıların geçmesini bekleyen bireylere sık rastlıyoruz. Bu tablo, genellikle ‘lomber dar kanal’ olarak adlandırılan omurga kanalı darlığını işaret eder. Omurganın içindeki kanalın, kemik veya bağ dokularının kireçlenmesiyle daralması sonucu, sinirlerin sıkışmasıyla ortaya çıkan bu hastalık, başlangıçta bel ağrısıyla kendini gösterir ve ardından tek ya da iki taraflı bacaklarda karıncalanma ve güçsüzlük gibi şikayetler eklenir. Ayrıca, doğumsal faktörler veya yaşlanma ile de gelişebilen bu hastalık, günümüzde genç yaşlarda da görülebilmektedir.”

Yanlış yaşam tarzları ve risk faktörleri

Yaşa bağlı dejeneratif değişikliklerin yanı sıra, yanlış yaşam alışkanlıklarının da omurga kanal darlığı riskini artırdığı bilinmektedir. Prof. Çavuşoğlu, bu konuda şu uyarılarda bulunuyor: “Pandemi döneminde uzun süreli hareketsizlik ve bel ile karın kaslarının zayıflaması, omurgaya binen yükü artırarak hastalığın görülme sıklığını yükseltmiştir. Ayrıca, aşırı kilolu olmak, ağır kaldırmak veya ters hareketler yapmak gibi omurga üzerine yük bindiren davranışlar, zamanla bel eklemlerinde ve bağ dokularında kalınlaşma ve kireçlenmeye yol açabilir. Bu süreç, fıtık oluşumu olmasa bile sinirlerin sıkışmasına neden olabilir.”

Belirtiler ve erken teşhisin önemi

Hastalığın ilk belirtileri arasında, aralıklı topallama ve uzun yürüyüşler sonrası bacaklarda karıncalanma ve ağrı hissi yer alır. Ayrıca, hastalar, ağrıların zamanla artması ve istirahate rağmen geçmemesi durumunda mutlaka uzman bir nöroşirürji uzmanına başvurmalıdır. Prof. Çavuşoğlu, konu hakkında şu ifadeleri kullanıyor: “İleri yaşlarda bel fıtığı ile birlikte görülen lomber dar kanal, hastanın yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilir ve erken tanı, tedavi açısından büyük önem taşır. Bu sayede hastalar, normal yaşamlarına, sağlıklı ve konforlu bir biçimde dönebilirler.”

Komplikasyonlar ve ileri evre riskleri

Tanı ve tedavinin gecikmesi halinde, ağrı ve uyuşmanın yanı sıra, bacaklarda kuvvet kaybı, felç ve hatta idrar ya da dışkı kontrolünün kaybı gibi ciddi sorunlar ortaya çıkabilir. Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Çavuşoğlu, bu durumu şu şekilde özetliyor: “Hastalığın ilerlemesi, sinir fonksiyonlarının kaybına yol açabilir. Bu nedenle, hastalık öyküsü ve fiziksel muayene sonrası, MR görüntüleme en güvenilir tanı yöntemidir. MR sonucunda, lomber kanal darlığı tespiti yapılırsa, uygun cerrahi müdahale planlanır.”

Modern tedavi yaklaşımları ve mikrocerrahi teknikler

Gelişen tıp teknolojileri sayesinde, ağır ve invaziv ameliyatlar yerine, minimal invaziv mikrocerrahi teknikleri tercih edilmektedir. Prof. Çavuşoğlu, bu konuda şunları söylüyor: “Son yıllarda, dokuya en az zarar veren minimal invaziv yöntemler, hastanın konforunu artırmakta ve iyileşme sürecini hızlandırmaktadır. Mikrocerrahi teknikleri, özellikle yaşlı hastalarda, kanama riskini minimize ederek, kısa sürede sosyal yaşama dönüş imkanı sağlar. Bu yöntemler, cerrahi sonrası korse takma veya vida yerleştirme gibi ek prosedürleri de ortadan kaldırmaktadır.”

Ameliyat süreci genellikle 2-4 saat arasında sürer. Hasta, ameliyattan sonra birkaç saat içinde yürümeye başlayabilir ve 3 saat içinde taburcu edilebilir. Ayrıca, hastanın pansuman ve duş işlemleri, 2 gün sonra gerçekleştirilebilir. Ameliyat sonrası, hastalar serbestçe oturabilir, yürüyebilir ve merdiven inip çıkabilirler. İki haftalık dönemde, günlük aktivitelerini kısıtlamadan, 20 dakikalık oturma alışkanlığını sürdürmeleri önerilir. Ayrıca, 15 gün sonra başlayacak jimnastik programı ile hastanın güç ve esneklik kazanması sağlanır.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.