30 Ağustos Zafer Bayramı: Bağımsızlığın ve Cesaretin Aynı Ruhla Yürümesini kutlayan, tarihî zaferin gurur dolu anlarını ve vatan sevgisini yansıtan kısa bir özet.
30 Ağustos’un milletin özgürlük, onur ve hür yaşama iradesini mühürlediği gün olduğunu belirterek başladık: Dumlupınar’da mazlumun duası, yiğidin nefesi ve komutanın feraseti bir araya gelerek işgal zincirlerini kırdı; bir vatan yeniden yükseldi. O günden bugüne bize öğretti ki bu coğrafyada var oldukça bağımsızlığımızı kimseye kiraya vermeyiz. Bugün de aynı ruhla, başımız dik, yürekler yekpare, omuz omuza Zafer Bayramı’nı idrak ediyoruz; istiklâl savaşının kahramanlarını ve tüm şehitlerimizi rahmetle, minnetle ve hürmetle anıyoruz.
Zafer Bayramı, sadece geçmişin hatırası değildir; bugünümüzün aklını da şekillendirir. Güvenlik olmadan özgürlüğün büyümeyeceğini, caydırıcılık olmadan barışın kök salamayacağını biliyoruz. Türkiye, son yıllarda savunma ve teknoloji alanında önemli bir eşik aştı: yerlilik oranı yüksek savunma sanayisi, Çelik Kubbe bileşenleriyle hava savunması, KAAN gibi milli projeler ve yerli çözümlerle savunmada bağımsızlığını güçlendirdi. Göklerin egemenliği artık bir hayal değil, somut bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Milli Muharip Uçağımız KAAN ve İHA/SİHA ekosistemimiz, sahadaki denklemi değiştirdi; denizlerimizde TCG Anadolu ile amfibi gücümüz gösterimde, MİLGEM projeleri ile milli firkateynler denize iniyor. Haberleşme ve teknoloji alanında ise TÜRKSAT 6A fırlatması, kendi uydusunu üretmesiyle teknoloji egemenliğini pekiştirdi. Savunma sanayisinin ihracat başarısı da bu çerçevede yükselişe geçti; dünya pazarında Türkiye, İHA/SİHA ekosistemiyle ve çok sayıda platformla güçlü bir konuma ulaştı.
Neden bu başarıları sayıyoruz? Çünkü 30 Ağustos’un en önemli mirası, kendi göbeğini kendi kesen bir millet olma şuurudur. Güçlü olmak, barışı koruyan sessiz bir kalkandır. Hak ve hukuk yanında durmak için bu kalkana sahip çıkıyoruz. Türkiye, komşu coğrafyalardaki krizleri yatıştıracak akl-ı selime, mazlumun ahını duyan vicdana ve gerektiğinde masada inisiyatif alacak dirayete sahiptir. Bu dirayetin arkasında sınırda nöbet tutan Mehmetçiğin vakarı ile AR-GE laboratuvarlarında sabahlayan mühendislerin alın teri birleşir; yekpare bir millet iradesi oluşur.
Zafer Bayramı, hamaset günü değil; muhasebe günüdür. “Bu emanete layık mıyız?” sorusunu sormak ve cevabımızı eylemlerimizle vermek için hareket zamanı. Depremden iklime, gıdadan enerjiye uzanan güvenlik mimarisinde daha dayanıklı şehirler, daha temiz enerji, daha yüksek katma değerli üretim ve daha adil bir refah için yolumuzu çiziyoruz. Atatürk’ün tam bağımsızlık ilkesini çağın ihtiyaçlarına uyarlayarak, caydırıcılığı barış için, teknolojiyi özgürlük için ve kalkınmayı adalet için kullanıyoruz. Birlik, beraberlik ve ortak akılla yürümeye devam edeceğiz.
Minnet borcumuz büyük: dünyaya örnek bir kurtuluş destanı yazan İstiklâl nesline; sınırda, karada, denizde, havada terörle mücadelede canını siper eden kahramanlarımıza; yangında, selde, depremde ilk koşan, son dönen fedakârlara… Hepsine borçluyuz. Bu borcu ödeyecek olan ise daha güvenli, daha müreffeh, daha adil bir Türkiye için atılacak adımlardır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet, şükran ve minnetle anıyoruz. 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun. Yeşil vatanımızda bir ağacı, mavi vatanımızda bir damla suyu, gök kubbemizde bir yıldızı kimseye bırakmayacak kadar kararlıyız. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ilkesini benimseyerek, daha güçlü, daha müreffeh ve tam bağımsız bir Türkiye için omuz omuza yürümeye devam edeceğiz.