Salda Gölü’nde su sıkıntısı ve yönetim etkilerini inceleyen, kayıp göller üzerinden sürdürülebilirlik ve ekolojik dengeye odaklanan değerlendirme.

Salda Gölü, beyaz kumsalları ve masmavi sularıyla Anadolu’nun nazar boncuğu olarak anılıyor. Bu gölde bulunan hidromanyezit içeren stromatolitler, cyanobakteriler ile kalsiyum karbonatın etkileşimi sonucu oluşmuş durumda. Bu eski yapılar, dünyadaki yaşamın izlerini gösterirken, sahillerde beyaz kumsalların da kaynağı olarak öne çıkıyor.
Göl, genel olarak su kaybı yaşıyor; Burdur Gölü’nde de su azalışı yaklaşık yarı oranında, Yarışlı Gölü’nde ise neredeyse yüzde 90’a ulaşmış durumda. Salda Gölü’nün durumu kıyılarda gözle görülür şekilde geriliyor; bu durum, yağışlar ile su debilerinin düzensizliğine bağlı olarak değişiyor. Uzun dönem verilerine göre kuraklığı değil, su yönetimindeki zaafları da dikkate almak gerekiyor.
TEK SORUMLU KURAKLIK DEĞİL
Salda Gölü de Anadolu’nun diğer pek çok gölü gibi su çekiliyor. Kuraklık bu sürecin görünür nedeni olsa da esas sorun, daha derinlerde yatıyor: kötü su yönetimi. Akarsuların üzerinden geçirilen barajlar ve göletler, suyun göle ulaşmasını engelliyor; ayrıca derinlerdeki su yollarını etkileyen madencilik ve tarımda suyu dikkate almayan üretim biçimleri durumu hızlandırıyor.
İlkeler şu şekilde özetlenebilir: yağışlar ve buharlaşma arasındaki uzun vadeli denge dışında yapılan müdahaleler, su bütçesini bozarak göllerin döngüsünü zayıflatıyor. Gövdeyi oluşturan su yönetimi ise bulunduğumuz coğrafi ve iklimsel koşulları dikkate alarak bütünsel (holistik) bir yaklaşım gerektiriyor. Aksi halde göllerimizi teker teker kaybetme riskiyle karşı karşıya kalırız.