Rüyaya benzer bir yolculuk: Hafıza, dostluk ve kendini yeniden keşfetme üzerine samimi bir deneyim.

Rüya gibi başlayan bir kez daha bakışla, Defne Suman’ın Rüyaya Benzer adlı romanı okuru geçmişin izlerini sürmeye çağırıyor. Milenyumun karşılandığı yılbaşı gecesinde, Beyoğlu’nda bir handa Azra Tekin’in cansız bedeniyle açılan hikâye, olaylar zincirinin ardındaki gerçeği arama çabasıyla ilerliyor. Anlatıcı bir ölü, bir ruh ya da bir hayalet olarak kurgunun merkezine yerleşirken, Suman yalnızca trajediyi anlatmıyor; aynı anda sıcak bir dostluk hikâyesini de dokuyor.
90’lı yılların Türkiye’sine dair bir arka plan sunan roman, hafızanın eşiğinde duruyor ve yüzleşmenin ne demek olduğunu sorguluyor. Anlatımda görünen asıl yol, toplumsal hafızayı tazelemeye yöneliyor; yüzleşmenin, geçmişin günahlarını ve utançlarını gün yüzüne çıkarmakla mümkün olabileceğini gösteriyor. Akla takılan soru ise açık: ‘Sahiden hafıza tazeleme ve yüzleşme mümkün mü?’
İsmi ararken akla gelen bir isim olan “Suskun” kelimesi, konuşulmayan meseleleri su yüzüne çıkarmak çabasını simgeliyor. Bu roman için yalnızca bireysel bir hesaplaşma değil, kuşağın atalarının kayıplarıyla hesaplaşması da söz konusu.
Hikâye, bir ölü aracılığıyla anlatılarını inşa etmek zorunda kalsa da, karakterler arasındaki çatışmalar ve anlatımın farklı yüzleri ile ilerliyor. Enis’in kalemi tutması veya Neriman’ın zekâsıyla olayları aktarmaya çalışılması gibi denemeler, romanda sadece tek bir bakışa bağlı kalmamanın göstergesiyse, Azra’nın diline dolanan bir anlatıcılığın doğmasına zemin hazırlıyor. Bu sürecin, Cumartesi Anneleri’nin mücadelesiyle kurduğu bağ, eserin toplumsal bir çerçeveye oturmasına katkıda bulunuyor.
Kitapta kadın dostluğunun aşk kadar yoğun ve benzersiz olduğunu vurguluyorsunuz. Arkadaşlık, günlük hayatın içinde kaybolan değerlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Zaman, para ve enerji gibi kaynaklar arasındaki dengenin bozulmasına rağmen dostluklar, yaşam boyu sürebilecek sağlam bağlar kuruyor. Özellikle gençlikte kurulan bağlar, ilerleyen yıllarda da bize güç sunuyor. Yaşlandıkça eski arkadaşlarla yeniden bir araya gelmenin, aşkın ötesinde bir dayanıklılığa sahip olduğuna işaret eden bu kitap, kadınların arkadaşlıklarını da derinlemesine inceliyor: sahiplenme, kıskançlık, ayrılık ve mektuplar aracılığıyla sürdürülmeye çalışılan bağlar.