Porselenle insan hafızasının buluşmasını zarif bir dille keşfedin: karşılaşmanın hafifliği, anılar ve sevginin duru anlatımı.

Decollage Art Space’teki yeni sergide, varoluşu bir anın temasında arayan bir yolda yürünüyor. Tuba Önder Demircioğlu’nun porselen yüzeyleri, bazen sükûnetli bir sessizliğin, bazen de gerilimli bir damarın izlerini taşıyor. Eserler, bir yüzle, bir düşünceyle ya da sadece bir biçimle kurulan temasın insanın içsel dönüşümündeki yerini sorgulayacak bir karşılaşma alanı kuruyor.
“Karşılaşma”da izleyici, porselen heykellerle yüzleşerek kendi hafızasını su yüzüne çıkaracak. Bu malzeme, hafıza minerali gibi ince ve kırılgan bir insan hâlini simgeliyor; referanslar doğrudan kişisel anılardan doğuyor, bedenin hafızayı nasıl tuttuğunu, nasıl eğildiğini ve nasıl saklandığını anlatan küçük notlar gibi. Porselenin beyazlığı, zamanın üzerini örten ince bir sis olarak çalışıyor; saklayan ve aynı zamanda gösteren bir etkisi var. Bu heykellerde, geçmişle bugün, sessizlikle ağırlık, incelikle direnç birbirine değdiği anı arıyor.
“Karşılaşma” izleyiciye neler hatırlatacak? Her ziyaretçi kendi hikâyesiyle bakacak; ancak porselenin kırılganlığı çoğu insan için ortak bir duygu alanı açıyor. Heykeller, bir ânın ağırlığını, bir düşüncenin eğimini ve bir bedenin taşıdığı görünmez yükü hatırlatabilir. Kimi için çocukluğun sessizliğini, kimi için ise yabancıyla göz göze gelmenin tuhaflığını getirecek. Belki de en çok şu: Her karşılaşma, iki bedenin değil iki hafızanın karşılaşmasıdır.
Pratikte porselenin yeri nedir ve bu süreç nasıl ilerledi? Porselen, disiplinli ama ödülü büyük bir malzeme olarak öne çıkıyor. Niyet, dokunuş ve ritim net olmalı; malzemenin küçük bir fazlalığı bile kabul edilmiyor. Üretim süreci, kuru bir teknikten öte, bedenle malzemenin sınırlarını aynı anda okumayı gerektiriyor. İnce duvarlı formlar büyütülürken, malzemenin taşıdıklarını ve reddettiklerini fark etmek, her seferinde yeni bir karşılaşma hissi yaratıyor. Güçle zarafetin, sabırla hızın ve görünürle görünmez olanın arasındaki dengeyi kurmak, porselenle çalışmanın özünü oluşturuyor.
Etik ve felsefi göndermeler Eserler, düşünsel ve etik boyutlarıyla da derinleşiyor. Rolla May’in “yoğunlaşma ve bağlanma” kavramı karşılaşmanın en üst noktası olarak ön plana çıkıyor; Levinas’ın tanımıyla karşılaşma, bir “etik olay”dır. Her heykel, varlıkla temasın, bir bakışın ya da bir sessizliğin yoğunlaştığı bir alan olarak karşımıza çıkıyor.