Çünkü
bu milletin hikâyesini tamamlamak,
yalnızca geçmişin bir hatırası değil,
geleceğin bir sözüdür.
…
Bazı cümleler vardır ya, insanın içine bir anda otağ kurar.
Ne zamana yenilir ne mekâna sığar ne de gönülden silinir.
“Bu milletin hikâyesi yarım kalmayacak” işte öyle bir cümle…
Bu söz, bir hatırlatma değil;
bir iddia da değil…
Bir emanet bu!
Hikâye dediğin şey, kâğıda yazılmaz.
Hikâye, bir neslin alın teriyle, bir başkasının duasıyla, bir diğerinin sabrıyla yazılır.
Kimi cephede, kimi kürsüde, kimi evinde, kimi gönlünde taşır bu yükü.
Ve biz bugün o büyük yolun tam orta yerinde duruyoruz.
Önümüzde bazen yorgunluk,
bazen belirsizlik,
bazen de dünyanın soğuk rüzgârları var.
Ama bilirsin …
Yorulunca durulmaz; durunca düşülür.
Biz yürümeyi seçenlerdeniz.
Çünkü bu milletin hikâyesini tamamlamak, yalnızca geçmişin bir hatırası değil,
geleceğin bir sözüdür.
Bu topraklar;
her zorluğun içinden bir ışık çıkaranların,
her karanlığı sabırla delenlerin,
her enkazdan bir medeniyet inşa edenlerin yurdudur.
Kim ne plan kurarsa kursun…
Kim ne hesap yaparsa yapsın…
Kim bu milleti eksiltmek isterse istesin…
Tarih bize hep şunu fısıldadı:
Biz eksilmeyiz Reis.
Biz, her düştüğümüz yerden daha gür doğruluruz.
Çünkü bizim arkamızda sadece bir geçmiş yok;
binlerce yıllık bir dua zinciri var.
Bizim önümüzde sadece bir gelecek yok;
kaderi imanla yoğrulmuş bir millet yürüyüşü var.
Bugün gurbete düşenler de sılaya kavuşanlar da,
bu hikâyenin satırlarında birer iz bıraktılar.
Bizim payımıza düşen ise bellidir:
Yürümek, çalışmak, dik durmak ve emanete sadakat…
…
Bu milletin hikâyesi yarım kalmayacak,
çünkü bu hikâyeyi yazan eller hâlâ dua ediyor.
Bu hikâye yarım kalmayacak,
çünkü bu toprakların mayası henüz tükenmedi.
Bu hikâye yarım kalmayacak,
çünkü biz yarım bırakacak insanlar değiliz.
Allah bizi emanete layık eylesin.
Hikâyenin devamını da sonunu da
hayırla yazdıranlardan eylesin.