Antalya’da depremler: kentin zemini, fay hatları ve geçmişten günümüze stratejilerle güvenli yaşam için bilgiler.

Antalya, uzun yıllar boyunca deprem kuşağının etkisi altında kalmış, geçmişte pek çok sarsıntıya tanıklık etmiş bir kenttir. 1900’lerden bu yana yaşanan depremlerin çoğu kıyı kesiminde değil, merkezi ve çevre bölgelerde meydana gelmiştir. Özellikle 7 büyüklüğündeki sarsıntılar Burdur ve Finike gibi yakın bölgelerle ilişkilendirilirken, şehrin kendisine de zaman zaman yıkıcı etkiler bırakmıştır. Helen Yayı olarak bilinen fay hatları, Antalya Körfezi boyunca uzanır ve bu bölgede 8’den büyük sarsıntılar için potansiyel tehditler bulunmaktadır.
Demre’nin açıklarındaki Kekova Adası’ndaki tarihsel batık kent, bu bölgenin jeolojik yoğunluğunu hatırlatır; geçmişteki deprem etkileriyle ilişkilendirilen bu tür yapılar, bölgenin sismik geçmişini gözler önüne serer. 8 Aralık günü gece 03.31’de başlayan 4.3 büyüklüğündeki depremle başlayan süreç, 13.21’te 5.2 büyüklüğünde bir sarsıntıya dönüştü ve günün ilerleyen saatlerinde tekrarlayan mikro depremler, bölgenin deprem kırıklarını yeniden gündeme getirdi. Bu veriler, gelecekte hissedilecek sarsıntıların ipuçlarını da barındırıyordu. Gazi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Özmen, Antalya’nın deprem geçmişini ve gelecekteki risklerini Milliyet’e değerlendirdi: “Şehrin deprem karnesi, bazı tehlike bölgelerini ve yapısal riskleri ön plana çıkarıyor.”
ŞEHRİN DEPREM KARNESİ NASIL? Antalya, kuzeyi ve güneyiyle çevrili olmasına rağmen içinden geçen faylar yalnızca iki adet olarak kayda geçmiştir. 2013 Türkiye Diri Fay Haritası’na göre Kale ve Kekova faylarının deprem üretme kapasitesi 5.1–6.7 arasında değişebilir. Ayrıca Akdeniz’deki Helenik-Kıbrıs Yay sistemi, Burdur fay zonu ve diğer bölgeler de Antalya üzerinde etkili olabilir. Bu kapsamda, şehir merkezi geçmişte IV. derece ve II. derece deprem bölgeleri olarak sınıflandırılmış olsa da, yeni verilerle riskler artış gösterebilmektedir.
Özmen: “Bu veriler ışığında Antalya’nın deprem konusunda daha temkinli yaklaşılması gerektiğini gösteriyor. Kuzey Anadolu Fayı, Doğu Anadolu Fayı ve Ege Bölgesi üzerindeki diğer illerle karşılaştırıldığında deprem tehlikesi nispeten daha düşük görünse de, artık eski önlemlerin yeterli olmadığını anlıyoruz. 1957 Fethiye ve 1914 Burdur depremlerinin etkileri, 18 Mart 1926 Finike depremi ve 14 Ocak 1969 Kaş-Kalkan depremi gibi olaylar, kentte hasar ve can kaybına yol açtı. 2012 Akdeniz açıklarındaki deprem ve 2015 Korkuteli depremi ise geniş alanlarda hasar oluşturdu.
YAĞMUR ANTALYA’NIN KAYALARINI ERİTİYOR! Yağışlar yalnızca toprakları yumuşatmakla kalmaz; karbonatlı kayaçlar nemle temas ettiğinde zemin üzerinde deformasyon ve kaya düşmesi risklerini artırır. Uygun zemin koşulları olmadan inşa edilmiş yapılar için hasar olasılıkları yüksektir. Şehrin zemini, deprem senaryolarında önemli sonuçlar doğurabilir: alüvyon zeminler ve karbonatlı kayaçlar, suyla temas ettiklerinde yer altında boşluklar oluşturabilir ve bu boşluklar deprem etkisiyle çökebilir.
Antalya’yı zemin açısından değerlendiren Özmen, “Geniş ovalar üzerine kurulu yerleşimler” için özellikle dikkatli olunmasını vurgular. Kent merkezi ve kıyı şeridindeki yerleşimler, geçmiş deprem olaylarında daha yüksek risk taşıdı.
LEONARDO DA VİNCİ BİLE YAZMIŞ! 1743 yılında Antalya’da yaşanan büyük deprem, limanda su seviyesinin gerilemesi, birçok evin yıkılması ve Sıçan Adası çevresinin suya gömülmesi ile anılır. Özmen, bu olayın yalnızca gece yarısı yaşanmadığını, bu bölgenin faylarının derin etkilerini vurgular. “1459’daki deprem Leonardo da Vinci’nin yazılarında da geçer; deprem Körfez açıklarında meydana gelmiş ve suların çekilmesiyle dağlar ve adalar etkilenmiştir.”
Geleceğe bakış: 8 Aralık 2025 sabahı Konyaltı’nda 4.3, Serik’te 4.9 büyüklüğündeki depremler, Antalya sınırlarının yaklaşık 48 kilometre kuzeydoğusunda meydana geldi. Bu depremler, bölgede diri faylar olduğunu işaret etmekle birlikte, tek başına büyük deprem olasılığını göstermez; artçı sarsıntılar ve 4.0 büyüklüğüne kadar ulaşabilen yanıtlar da olasıdır. Özmen, “Bu veriler, fayların aktif olduğunu gösterse de şu an için daha büyük bir deprem olasılığının arttığını söylemek için yeterli değildir,” diye ekler.